Çırağan sarayının bugünkü inşa edildiği yer Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan "Kazancıoğlu Bahçeleri" diye bilinen bir yerdi. Bu yer eskiden beri Sultanlara ait bir araziydi. VI. Murat'tan beri burası yalıların yapıldığı bir bahçe olarak kulanılıyordu. Dönemin hükümdarı olan III. Ahmet buradaki mülkünü gözde Vezir-i Azam’ı İbrahim Paşa’ya hediye etmiş ve ilk yalıyı İbrahim Paşa yaptırmıştı. Buradaki ilk yalı III. Ahmet'in kızı Damat İbrahim Paşa'nın eşi Fatma Sultan için yapıldı. Fatma Sultan ve İbrahim Paşa bu yalıda ışık şenlikleri anlamına gelen çerağ şenlikleri yaptırtıyordu. O yüzden burasının adı çırağan olarak kaldı. Dolayısı ile burada bir yalı da Lale Devrinde inşa edildi ve Çırağan adını çiçeklerin aşkların eğlencelerin devri olan Lale Devrinde kazandı.
Sultan III. Ahmet’in tahttan indirilmesinden sonra yalı bir süre kendi haline terk edilmişti. Sultan III. Selim (1789–1807) döneminde padişahın kız kardeşi Beyhan Sultan tarafından kullanılmış, Sadrazam Yusuf Paşa buradaki yapıların yıkılarak yerine büyük bir sahil saray yapılmasını istemiş ise de, zamanın ekonomik koşullarından ötürü bu istek gerçekleşememiştir
Buna mukabil buradaki sarayın bu günkü şeklini alması daha sonra olmuştur. Sultan II. Mahmut 1834'te bu alanı yeniden yapılandırma kararı alır. Sultan II. Mahmut’un (1808–1839) Çırağan’da, kıyıdaki mabeyn dairesinin arkasına yeni bir daire yaptırılmış biri deniz kıyısında, diğeri de arka tarafta olmak üzere iki mabeyn dairesi meydana getirilmiştir. Bundan sonra 1836 yılında padişahın sürekli kalabileceği bir saray yaptırılması düşünülmüş, çevredeki bazı yapılar yıktırılmış ve Çırağan Sarayı’nın yapımına başlanmıştır.
Abdülmecit 1857'de Sultan II. Mahmut'un yaptırdığı ilk sarayı yıktırmış, batı mimarisi tarzında bir saray yaptırmayı planlamış ancak 1863'te vefat ettiğinden ve parasal sıkıntılar yüzünden sarayın yapımı yarım kalmıştır.
1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından SARAY MİMARI SERKİS BALYAN’a yeni sarayın inşaatını tamamlatmış ancak stil olarak batı değil, doğu mimarisi seçilmiş ve Kuzey Afrika İslam Mimarisi uygulanmıştır. Sarayın müteahhitliğini saray imari olan Sarkis Balyan ve ortağı Kirkor Narsisyan yapmıştır. Eski Çırağan Sarayı'nın tahta binası yıkılarak yerine yenisinin taştan temelleri konmuştur. Sarayın paha biçilmez işlemeli kapılarından bin altın değerinde olan biri Vortik Kemhacıyan'ın elinden çıkmıştı. 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarları mermer kaplıydı. Saray mermerden olup, toplam mekân 80 bin metrekare kadar yüz ölçümüne yayılmış olarak inşa edildi. Sultan II. Abdülhamit bu kapılardan bir tanesini, onları çok beğenen dostu Almanya İmparatoru Kayzer II. Wilhelm'e armağan etmiştir.
Dünyanın her yanından nadide mermer, porfir, sedef gibi maddeler getirtilerek sarayın yapımı için kullanılmıştır. Yalnız sahil inşasında 400.000 Osmanlı lirası harcanmıştır. Yapımına 1863'te başlanan Çırağan Sarayı 1871'de bitirilirken 2,5 milyon altın harcanmıştır. Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekanlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının bitirilebilmesi için Avrupa devletlerinden borç para alınmıştı.
Son kez 1876 yılının Mart ayında buraya gelerek bir süre dinlenen Sultan Abdülaziz, halk arasında mevlevihanenin yıktırılarak saray arsasına katılmasının uğursuzluk getireceği gibi söylentiler çıkması üzerine Çırağan Sarayı'nı terk ederek Dolmabahçe Sarayına yerleşti.
Sultan Albdülaziz'in yeğeni olan V. Murat 30 Mayıs 1876'da padişah olmuş, 31 Ağustos 1876'da tahttan akli dengesini yitirdiği için indirilmiş ve bugün Beşiktaş Lisesi olarak kullanılan Harem binasına nakledilmiştir. Saray’ın Ana binasının yanında, harem ve ağalar dairesi olarak üç bölüm vardır. Abdülaziz tahtan indirildikten bir süre sonra ailesi ile birlikte Saray’a hapsedilmiştir. Abdülaziz'in yaptırdığı bu sarayda bir süre sonra ölü bulunması söylentileri haklı çıkartmış olur. Abdülaziz yaptırdığı halde gönüllü olarak kalamadığı bu saraya , tahtan indirildikten sonra zoraki getirilmiş 29 Ağustos 1904 tarihinde garip bir tecelli ile gönüllü olarak kalmaktan korktuğu bu sarayda gözetim altında tutulurken ve bir sabah sarayda esrarengiz bir şekilde ölü bulunmuştur.
Saray Beşiktaş’tan Ortaköy’e kadar uzanan alanda beş bölümden meydana gelmiştir. Bunlar Merasim ve Mabeyn daireleri, Daire-i Hümayun, Harem ve Veliaht Dairesi başta olmak üzere on yapıdan meydana gelmiştir. Bu sarayın en görkemli bölümü de ortada bulunan mermer sütunlarla hareketlendirilmiş cephe görünümü ile padişaha ait olan daire idi
1987 yılında otel olarak kullanılmak amacıyla Japon Kumagai Gumi ve Türk Yüksek İnşaat tarafından restorasyonuna başlanmış 1990 yılında otel 1992 yılında ise Saray hizmete açılmıştır. Uzun süren tasarım ve inşaat çalışmaları sonrasında "Çırağan Sarayı Oteli" 1990 yılında açılmış bu tarihi saray o günden itabaren otel olarak kullanılmaktadır.
KAYNAK: EDEBİYAT VE SANAT AKADEMİSİ
FOTOĞRAFLAR: EROL ŞAŞMAZ (İÇ MEKAN FOTOĞRAFLARI OTEL WEB SİTESİNDEN ALINDI)